Hukukumuzda işçi, işveren karşısında zayıf konumda olan ve daha çok korunması gereken kimse olarak kabul edilmektedir. Bu kapsamda da İş Kanunu’nda işçiyi korumaya yönelik birçok düzenleme bulunmakta olup kişinin bu düzenlemelerden yararlanabilmesinin ilk ve en önemli koşulu İş Kanunu kapsamında işçi sayılabilmesidir.
Bilindiği üzere; işçinin çalışma saatleri, çalışma koşulları, iş sözleşmesinin hangi şartlarda ve usulle sona erdirilebileceği gibi konuların yanı sıra iş sözleşmesinin işveren tarafından haklı sebep olmaksızın sona erdirilmesi durumunda kıdem vs. gibi işçilik alacaklarının neler olduğu ve hangi şartlarda istenebileceği İş Kanunu’nda düzenlenmiştir.
Bu yazımızda, kimlerin İş Kanunu kapsamında işçi sayıldığını ve İş Kanunu kapsamında sağlanan hakları talep edebileceğini açıklamaya çalışacağız.
1. İŞ KANUNU’NA GÖRE KİMLER İŞÇİDİR?
İş Kanunu’nun 2. maddesinde işçinin tanımı yapılmış olup bu tanımın kapsamında olan kimselere bu Kanunun hükümlerinin uygulanacağını söylememiz mümkündür. İş Kanunu’na göre; “Bir iş sözleşmesine dayanarak çalışan gerçek kişiye işçi” denir. Bu tanıma göre bir kimsenin İş Kanunu kapsamında işçi sayılabilmesi için iki unsuru barındırması gerekmektedir. Bunlar:
Bir iş sözleşmesine dayalı olarak çalışmak
Gerçek kişi olmak
Şimdi bu iki unsuru da kısaca açıklayalım:
a. Bir İş Sözleşmesine Dayalı Olarak Çalışmak
İş Kanunu’nun 8. maddesinde ise iş sözleşmesinin tanımı yapılmış olup ilgili maddeye göre iş sözleşmesi, bir tarafın (işçi) bağımlı olarak iş görmeyi, diğer tarafın (işveren) da ücret ödemeyi üstlenmesinden oluşan sözleşmedir.
Yani belli bir ücret karşılığında birine bağımlı olarak iş görme söz konusu ise iş sözleşmesine dayalı bir çalışmanın olduğunu söyleyebiliriz.
b. Gerçek Kişi Olmak
Hukukumuzda kişiler temel olarak, gerçek kişiler ve tüzel kişiler olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Şimdi de kısaca hem gerçek kişinin hem de tüzel kişinin bir tanımını yaparak hukuken kimlerin gerçek kişi kabul edildiğini ortaya koyalım.
Tam ve sağ doğmak şartı ile herkes, hukuken gerçek kişidir. Yani hukukta gerçek kişi diye tabir edilen, aslında bildiğimiz anlam da kişi, kimsedir.
Tüzel kişi ise, gerçekte bir kişiliği olmamasına rağmen birtakım zorunluluklar ve ihtiyaçlar sonucu kişilik sahibi olarak kabul edilen mal ve toplulukların genel adıdır. Örneğin devletin veya bazı şirket türlerinin tüzel kişiliği olduğu kabul edilmektedir ve bu tüzel kişilerin işçi olarak kabul edilmesi mümkün değildir.
Konumuza dönecek olursak; Kanunda yer alan “gerçek kişi” tabiri bildiğimiz anlamda kişi, kimse olup gerçek kişi denmesinin sebebi, hukuki bir terim olan tüzel kişiden ayırmak isteğidir.
2. BİR İŞİ YAPMAK ZORUNDA BIRAKILANLAR DA İŞÇİ MİDİR?
Bir kimsenin İş Kanunu kapsamında işçi sayıldığından bahsedebilmemiz için işçi ile işveren arasında serbest irade ile kurulmuş bir iş sözleşmesinin olduğundan bahsetmemiz gerekmektedir. Şöyle ki; bir kimse, iş görme borcunu kendi rızası ile üstlenmemiş, yani birine bağlı olarak çalışmayı kendisi seçmemiş ise o kimsenin işçi olduğundan bahsetmemiz mümkün değildir.
Örnek vermemiz gerekirse; cezaevlerindeki tutuklu kimseleri buna örnek gösterebiliriz. Zira; cezaevlerindeki tutukluların da bir iş gördüklerini, kendilerine bu işi veren birinin olduğunu ve bu birine bağımlı olarak çalıştıklarını da söyleyebiliriz. Ancak; tutukluların bu işi rızaen yaptıklarından, yani serbestçe bir seçim yaptıklarından söz etmemiz mümkün olmadığından cezaevinde çalışan tutukluların İş Kanunu kapsamında işçi olduğundan bahsedemeyiz.
3. KAMUDA ÇALIŞAN İŞÇİLER DE İŞ KANUNU KAPSAMINDA İŞÇİ MİDİR?
İşçi sayılıp sayılmadıkları noktasında en çok duraksama yaşanan kişiler, hiç kuşku yoktur ki kamuda çalışan işçilerdir. Kamuda memur statüsünde çalışan kimselerin İş Kanunu kapsamında işçi sayılmadıkları hususu, tartışmasızdır. Peki kamuda işçi olarak çalışan kimseler de İş Kanunu’na tabi olup bu Kanun kapsamında işçi midir?
İş sözleşmesinin yalnızca özel kesimde yer alan işverenler ile bu kesimdeki işçiler arasında söz konusu olduğunu söylememiz doğru olmaz. Çünkü kamu kesiminde de işçi statüsünde çalışanlar olup bunlar da İş Kanunu kapsamında işçidir.
Bilindiği üzere; devlet dairelerinde ve diğer kamu tüzel kişilikleri ile bunlara bağlı kuruluşlarda iş sözleşmesine dayalı olarak çalışan işçiler vardır. Bu işçilere de İş Kanunu’nda yer alan hükümler uygulanmakta olup olası uyuşmazlıklar İş Kanunu kapsamında çözümlenmektedir. Bu işçilerin de İş Kanunu’nda işçiye tanınan haklardan eksiksiz bir şekilde yararlanabileceğini ifade etmemiz gerekmektedir.
4. İŞÇİ SAYILMANIN HÜKÜM VE SONUÇLARI NELERDİR?
Bir kimsenin İş Kanunu kapsamında işçi sayılmasının en önemli sonucu, İş Kanunu’nda sağlanan tüm haklardan yararlanabiliyor olmasıdır. İş Kanunumuzun da işçiyi korumaya yönelik olarak hazırlandığını ve işçinin haklarını korumaya yönelik birçok düzenlemeyi barındırdığını düşündüğümüzde, kişinin İş Kanunu kapsamında işçi sayılması ayrıca önem arz etmektedir. Zira; özellikle hukuka aykırı çalışma şartları, fazla mesai yapılması, iş akdinin sonlandırılması halinde gündeme gelecek olan kıdem tazminatı, fazla mesai alacağı, yıllık izin alacağı gibi işçilik alacağı haklarının talep edebilmesi adına İş Kanunu kapsamında işçi sayılmak önemlidir.
Comments